Burdur Kent Konseyi Tanıtım Broşürleri

Konsey Haber

      BURDUR KENT KONSEYİ TANITIM BROŞÜRLERİ

      Giriş: Henüz yeni bir kavram ve kuruluş olan Kent Konseylerini anlamak adına kent Konseyi fikri oluşumunun bilinmesine, kent Konseylerine kent in sürdürülebilir kalkınması için biçilen rolün tanımlanmasına ve Kent Konseyinin Burdur’da ki işlevselliğine ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamak üzere bu broşür hazırlanmıştır. Aynı amaçla hazırlandığı düşünülen “Kent Konseyleri Sempozyumu Bildiri Kitabı” bu broşür için büyük ölçüde yararlanılan kaynak olmuştur. Aktarılan görüşlerin çoğu kamu yönetimi alanında çalışma yapan bilim insanlarının yazılarıdır ya da kent Konseyi pratiğinden gelen insanların tespitleridir. Burada Kent Konseyleri hakkındaki oluşmuş kanaatleri araştıranların birleştikleri nokta; ya mevzuat eksikliği, ya bilgilerin yetersizliği veya farklı algılamalar olarak kendisini göstermektedir. Enis Battal Keskin’in şu benzetmesi ilginçtir; Kent Konseyi nedir, kentteki görevi ve işlevi nedir? Sorusuna verilen cevapların henüz “körlerin fili tarifi” düzeyinde olmasıdır. Çünkü nereye dokunulduğuyla ilgili kısmi algılamalar bütünü tanımlamaya yetmez. O halde önce Kent Konseylerinin hangi ihtiyaçtan doğduğuna bakmak gerekiyor. Kent Konseylerinin Oluşumu: Şöyle açıklanıyor: 1992 yılında Rio’da düzenlenen BM Yeryüzü Zirvesi’nde “Sürdürülebilir Kalkınma” tüm insanlığın 21. Yüzyıldaki ortak hedefi olarak benimsenmiş ve bu hedefe ulaşılmasına yönelik ilkeleri ve eylem alanlarını ortaya koyan “Gündem 21” başlıklı belge tüm BM ülkelerince kabul edilmişti. Türkiye’de ise Yerel Gündem 21 uygulamaları, 1997 yılı sonunda BM Kalkınma Programının desteğiyle yürütülen bir proje kapsamında başlatılmıştır. Daha sonra proje programa dönüştürülerek , Birleşmiş Milletler ile Türkiye hükümeti arasında imzalanan anlaşmayla program, “iyi yerel yönetişimin ve yerel demokrasinin geliştirilmesinde temel araç” olarak tanımlanmıştır. Programın uygulanması sonrası “kamu kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum üçgeninde yerel karar alma süreçlerini geliştirmek ve zenginleştirmek” adına Kent konseyleri, “kentine sahip çıkma,” “aktif katılım” ve “çözümde ortaklık” ilkeleri bütünlüğünde kentleri sürdürülebilir geleceğe taşıyan bir “ortaklık” yapısı olarak şekillenmiştir. Nitekim 12 Kasım 2003 tarihli Resmi gazete Kent Konseyleri, “Türkiye’ye özgü bir yapılanmayla, merkezi yönetimi, yerel yönetimi ve sivil toplumu bir işbirliği ortaklığı çerçevesinde bir araya getiren benzersiz yönetişim mekanizmaları” olarak belirtilmiştir. Kent Konseyleri Oluşumunun Gerekçeleri: Ali Tamer Özdemir’in Sayıştay Dergisinde yazdığına göre; “Günümüzde seçimlerle işbaşına gelen temsili nitelikli kurumların varlığı, sağlıklı işleyen bir demokrasi için zorunlu olarak görülmekle birlikte; bu durum yeterli kabul edilmemekte ve ayrıca katılımcı demokrasiden söz edilmektedir. Halkın yönetsel ve siyasal karar alma sürecine sadece seçimler yoluyla değil, duygularına tercüman olan etki grupları yoluyla da katılması gerekmektedir. Bu bakımdan temsili demokrasi uygulamasının eksikliklerinin giderilmesi amacıyla geliştirilen katılımcı yönetim anlayışının kurumsallaştırılmasında sivil toplum kuruluşları önemli bir araç görülmüştür.” Gözde Kestellioğlu da şöyle ifade eder; Kent konseyi “ortaklık” modelinin uygulanmaya çalışıldığı, katılımcılık, demokrasi, yönetişim özellikleriyle yerel demokrasiyi güç¬lendirme aracı olarak düşünülmektedir. Yrd. Doç. Dr. Nur ŞAT’a göre; Yeni yönetim anlayışında, halka, belediyenin görev alanına giren konularda kentsel hizmetlerin, yürütülmesinde ve denetlenmesinde destekleyici ve tamamlayıcı bir rol verilmektedir. Bu nedenle örneklerini Avrupa metinlerinde gördüğümüz gibi, artık katılım bir haktır ve yönetim için de halka da¬nışma bir zorunluluktur. Kent konseyi de bunun en önemli kanalıdır. Bu kanal, yeni kamu yönetimi anlayışının ve katılımcı demokrasinin yaygınlaşmasının var ettiği bir kanaldır. Sefa Usta, “Kentteki tüm ‘paydaşları’ bir araya getirerek, tüm kenti kucaklayan bir ‘ortak akıl’ oluşturulmasını sağlaması, kent konseyle¬rinin en önemli işlevlerinden biri olarak değerlendirilebilir” demektedir. Dolayısıyla Kent konseyleri; halkın yönetime ve alınan kararlara katılımını sağlayacak mekanizmaları geliştiren ve halkın kendi sorunlarına sahip çıkmasını teşvik eden, çeşitli toplum kesimlerinin katılımı ile oluşan, yönetişim eksenli katılımcı demokrasiyi esas alan ve sivil toplumu ön plana çıkaran bir oluşumdur. Böylece kamu kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum üçgeninde yerel karar alma süreçlerini geliştirerek yeni bir “yerel yönetişim” modeli geliştirilmeye çalışılmaktadır. Ancak Kent Konseylerine yüklenen bu misyonla birlikte, farklı algılamalar ve uygulamalar, belirsizlikler ve beklentilere bağlı olarak şekillenen yapı, ister istemez Kent Konseyinin işlevinde de belirleyici olacaktır. Değerlendirmelerde hangi gerekçeyle başlanıp nereye gelindiği, ne sonuca varılmak istendiğinin dikkate alınmasında büyük faydalar vardır. Kent Konseylerinin Yasal Dayanağı: Dayanak, 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 76. Maddesinde öngörülmüş “kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan” bir mekanizma olarak tanımlanmıştır. Ayrıca İçişleri Bakanlığı tarafından 8 Ekim 2006 tarihli ve 26313 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe giren ve 6 Haziran 2009 tarihli ve 27250 sayılı Resmi Gazete’ de değişikliğe uğrayan yönetmelik, kent konseylerine çok önemli görevler vermiş; belediyeler, özel idareler, üniversiteler, siyasi partiler, kamu kurumları, muhtarlıklar, vakıflar, dernekler, cemiyetler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları gibi çeşitli toplum kesimlerine dayanan en önemli kurumlar, kent konseylerinin katılımcısı olarak sayılmıştır. Ülkemizdeki hemen hemen hiçbir oluşum bu denli geniş tabanlı bir yapıya sahip değildir. Nitekim Kent Konseyleri söz konusu yönetmelikte, merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşerilik hukuku çerçevesinde bu¬luştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu de¬mokratik yapılar ile yönetişim mekanizmaları (md.4) olarak tanım¬lanmıştır. Prof. Dr. Kemal Görmez’in ifadesiyle, “Aynı zamanda halkın yönetime katılımını sağlayan araçlardan biri olan Kent Konseylerinin yerel demokrasi açısından da önemi açıktır… Günümüzde katılım; bir yönetimin demokratikliğinin ölçütü sağladığı katılma olanaklarıyla ilişkilendirilmektedir. Katılma; ‘kamu siyasa¬larının belirlenmesinde ve uygulanmasında ve denetlenmesinde yer alma’ ya da ‘iktidar kullanan kurum ve kişilerin aldıkları kararları etkileme amacına yönelik tüm eylemler’ olarak tanımlanabilir. Gerçek anlamda bir katılmadan söz edebilmek için; biçimsel katılma olanaklarının var olması, yurttaşların bu olanakları etkin bir biçimde kullanması bu iki özelliğin yanı sıra katılmanın kamu siyasaları üze¬rinde etkin olması gerekir.” Bununla birlikte Neslişah Erbey’in belirtmesine göre; Kent Konseylerinin rolünün, “seçilmişlerin veya kamu kuru¬luşlarının yerini almak değil, katılımcı bir anlayışla onları destekle¬mek ve iyileştirmek için sorgulamak” olduğu unutulmamalıdır. Kent Konseylerine yapılan eleştiriler ve aksayan yanlar: Örneğin Demirci açıklamalarında eleştirilerini şöyle sıralar: “Katılım yorumlara açık belirsiz bir kavramdır… Elitler halkın katılımı konusunda isteksizdirler… Katılımda adalet yoktur… Katılımın ideal koşulları yoktur… Halk, katılım konusunda istek¬sizdir… Katılımcıların bireysel olarak yaptıkları katkı belirsizdir… Katılım, karar almada verimsizliğe yol açar… Katılım, toplumsal çatışmaları arttırır… Katılım, hesap verme sorumluluğunu muğlak¬laştırır… Katılım, yeni bir tiranlıktır…” Bir kılavuz kaynakta belirtildiğine göre genelde demokratik yönetişim ilkelerinin üst düzey kamu yöneticileri tarafından yeterince içselleştirilmemiş olması ve buna bağlı olarak da politikalara ve programlara yansımasının sınırlı kalışı nedeniyle başta merkezi yönetim kuruluşları olmak üzere ilgili konuya sahip çıkılma, teşvik edilme ve desteklenmesi yetersiz kalmaktadır. Keza özel sektörün demokratik yönetişim süreçlerine ve Kent Konseyi gibi çok ortaklı yapılara katılım ve katkısı sınırlı kalmayı sürdürmektedir ifadesi yer almaktadır. Elbette bu ve benzeri eleştiriler Kent Konseyi kurul ve organlarınca dikkatle takip edilerek aksayan yanları süratle gidermenin tedbirlerini almalıdır. Prof. Dr. Zerrin TOPRAK ise göze batan bazı aksaklıklara şöyle işaret etmiş: *Oluşturulan çalışma guruplarının faaliyetlerinin sürdürülebilirliğinin olmaması, meclise 76. Madde gereğince gönderilme¬si gereken kararların oluşturulmasının veya gönderilmesinin engellenmesi, *Kent Konseyi çalışmalarının Belediye’nin Yıllık Faaliyet Raporlarına alınması gerektiğine uyulmaması, *Kent Konseylerinin genelde Stratejik Planlama çalışmalarına katılmaması, *Kent Konseyinin görevleri ve felsefesi dışındaki faaliyetlere yönlendirilmesi… *Faaliyetlerin, belediye birimlerince değerlendirilip yerine getirilmesi için kurumsal ilişkilerin yapılandırılmamasıdır. Doç. Dr. Nur Şat’ın değerlendirmesine göre, “Yasal düzenlemelerle demokratik kazanımlar tasarlansa da uy¬gulamada, tasarımla bir uyumsuzluğun bariz olduğunun altı çizilerek belediye yönetiminin isteksiz, yerel kurumlar ve katılımcı olacağı ön¬görülen kesimlerinse bilinç düzeylerinin düşük olduğu tespiti yapıl¬mıştır… İnsanlar tüm güçleriyle kent konseyine vakit ayırsalar da ve ilgi¬lendikleri konuları paylaşıp uzmanlık bilgilerini araştırsalar da sonuç pratiğe dönük değildir. Çünkü temsili demokrasinin handikaplarını yaşayan belediye meclisinin bu kararları dikkate almamaları çalışma¬ları anlamsız kılmaktadır… Bununla birlikte Kent konseyleri kent yaşamı için öneme haiz hizmetlerin tasarlanmasına ön ayak olabilir. Ancak çok az sayıda belediyenin bunu ciddiye aldığı, büyük bir çoğunlu¬ğunun ise yasal bir zorunluluk olarak gördüğü için başlatmak zorunda kaldıkları ve sadece ‘görüntü ürettikleri’ sonucuna ulaşılmıştır” Buradan şu sonuca ulaşmak olasıdır: Kent konseylerinin başarısı, belediyelerin kent konseylerini ciddiye alma derecesiyle doğru orantılı olacağı varsayımıdır. Ancak bilindiği gibi günlük yaşantımızı yakından etkileyen temel hizmetleri yerine getiren kuruluşlar, mahalli idare kuruluşlarıdır. Bunların halk tarafından benimsenmesi, kabul görmesi önemlidir. Dolayısıyla Kent Konseyinin başarısı Yerel Yönetimler için önemli bir imkan olarak düşünülebilir. Yerel Yönetimler – Kent Konseyi ilişkisi: Kaynakta şöyle geçer; Mahalli idareler: Köy, kent, kasaba veya il gibi belirli bir coğrafi alanda yaşayan yerel topluluğun bireylerine, bir arada yaşamak nedeniyle kendilerini ilgilendiren konularda hizmet üretmek amacıyla kurulmuş olan; karar organları yerel toplulukça seçilerek göreve getirilen, yasalarla belirlenmiş görevlere ve yetkilere, özel gelirlere, bütçeye ve personele sahip olan ve merkezi yönetimle olan ilişkilerinde yönetsel özerklikten yararlanan kamu tüzel kişileridir. Yani kısaca, İlde Belediyeler, İl Özel İdareleridir. Prof. Dr. Kemal Görmez’e göre, Yerel alanda ne kadar güçlü bir demokratik kültür oluşturula¬bilmişse, yerel demokrasinin de o kadar güçlü bir biçimde var olduğu söylenebilir. Bunun için de kentsel alanın demokratikleşmesi için bireysel ve kurumsal katılımın sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte ger¬çekleştirilmesi gerekmektedir. Demokrasi bilinciyle birlikte Kent konseylerinin başarısının bir başka anahtarı da katılımcılığın gücüyle doğru orantılı olmasından kaynaklanmasıdır. Doç. Dr. Fatma Neval Genç şöyle açıklar; “Katılımın beş genel amacından söz edilebilir. Bunlardan ilki, karar vericilerin halkın önceliklerini anlaması ve kararlarında yer vermesidir. İkincisi, vatandaşların yerel bilgisini kararlara dahil etmektir. Bu amaçlardan her ikisi de karar vericileri belirsizlikten uzaklaştırır ve daha geniş katılımlı kararların oluşmasını sağlar. Üçüncü olarak halk katılımı, adalet ve tarafsızlığı; seslerini başka yollarla duyurma imkanı olmayan grupların da sürece dahil edilmesini sağlar. Dördün¬cü amaç, katılımla kamusal kararların meşruluğunun artırılmasıdır. Son olarak, katılım kamu görevlileri için bazen, planlamada olduğu gibi, yasal bir zorunluluk olarak da ortaya çıkabilir. Bunlara ek olarak katılımın sivil toplumu geliştirdiği, kendi kendine adapte olabilen ya¬pıları güçlendirdiği ve sorunların daha etkili şekillerde çözümlendiği de söylenebilir.” Sadun Emrealp’in ifadesiyle, Kent Konseyinin bünyesinde yer alan katılımcı yapıların birbirini desteklediği ve tamamladığı, bir alt-üst mücadelesinin yaşanmadığı, gücünü “eşit ortaklık” anlayışından alan, yapıcı ve uygulamaya dönük bir ilişkiler sistemi kurulması başta Belediye Meclisi ve İl Genel Meclisi olmak üzere stratejik planların uyumlulaştırılması, verimliliğin artırılması, halkın beklentilerinin büyük ölçüde karşılanması gibi sonuçları doğuracağı beklenir. Bununla birlikte bütünsel olarak bakıldığında yasal düzenleme ve buna bağlı yönetmelikle kent konseylerine ülkemizde dört önemli fonksiyon yüklendiği söylenebilir. Birincisi, kentin yaşanabilir hale gelmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması için kentte yaşayanlar tarafından kentin hak ve hukukunun korunması; ikincisi, kent konseyinin kentte yaşayan insanlar arasında sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı geliştirici bir fonksiyon üstlenmesi; üçüncüsü, sürdürülebilir kalkınma ve gelişmenin sağlanması amacıyla hemşerilerde bilinç oluşturulması; dördüncüsü ise yerel düzeyde hesap verme, hesap sorma, katılım ve yönetişimin gerçekleştirilmesidir. Bu çerçeveden bakıldığında Belediye – Kent Konseyi ilişkileri nasıl olmalıdır? Bir uzman görüşüne göre; Belediye Başkanı’nın ve Meclis Üyelerinin Kent Konseyine karşı “Belediye Görev ve Sorumluluklar” listesinde yer almamakla beraber 76. Maddede yer alan şekliyle bir sorumluluk doğduğu düşüncesinden hareketle, faaliyetlerin Belediye birimlerince değerlendirilip, uygulanmasında kurumsal ilişkilerin yapılandırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. 1- Belediye Meclisi toplantı gündeminin önceden bilinerek, toplantıya katılması gereken Kent Konseyi temsilcisinin oy hakkı olmaksızın görüş sunabilmesine imkan sağladığı gibi, alınan kararların Kent Konseyine de iletilmesiyle, izleme, değerlendirme ve Kent Konseyinin ileriye dönük plan, proje çalışmalarında Belediye Meclisiyle uyumlu hareket etme imkanı verecektir. 2- Stratejik Plan Toplantılarına Katılım: Stratejik Plan çalışmalarının her aşamasında Kent Konseyinden temsilcilerin bulunmasında sayısız yarar vardır. Bilindiği gibi Yerel yönetimlerde Belediye bir stratejik plan hazırlamakta, aynı şekilde İl Özel İdaresi de bir stratejik plan hazırlamaktadır. Dolayısıyla sadece Belediye değil, İl Özel İdaresi’nin stratejik plan çalışmalarına ve İl Genel Meclisi toplantılarına Kent Konseyinden konu ile ilgili temsilcilerin katılmasında ortak akıl oluşturulmasının esası olan doğru bilgiye ulaşma ve paylaşma sağlanmış olacaktır. Ayrıca Burdur Belediye Başkan yardımcısının aynı zamanda Burdur Kent Konseyi yürütme kurulu üyesi olması, ayda bir yapılacak olan Kent Konseyi Yürütme Kurulu toplantılarında bulunması Belediye ile Kent Konseyi arasındaki ilişkilerde bir nevi koordinasyon katkısına işaret eder. Bununla birlikte her ayın son Çarşambası yapılacak Kent Konseyi Yürütme Kurulu toplantıları ile her ayın ilk çarşambası yapılacak olan Belediye meclis toplantıları arasına isabet eden bir zaman aralığında Belediye Başkanı ile Kent Konseyi Başkanının (Belediye Başkan Yardımcısı, Kent Konseyi Genel Sekreterinin de dahil olduğu) düzenli toplantıları olabilir. Nasıl Bir Burdur Kent Konseyi: Bu anlamda Kent Konseyi, başlangıcından günümüze bu sürece hakim, kentlilik bilinci gelişmiş, kente dair fikirleri olan, temsil kabiliyeti yüksek, gönüllülük ruhu taşıyan, özgüvenli ve aynı zamanda siyasi kimliğini kent konseyi çalışmalarına yansıtmayan kişilerden oluşmalıdır. Kent konseyi üyeleri son derece ilgili ve istekli kişiler olmalı ve aynı zamanda kent konseyi bünyesinde oluşturulmuş çalışma grupları ve meclislerde de aktif rol almalıdır. Ayrıca çalışma grupları kentin sorunları doğrultusunda oluşturulmalı ve çalışmalarını çözüm odaklı olarak yürütmelidir. Genellikle ülkemizde Kent Konseyleri, Batıdaki örneklerinin aksine yürütmeye ilişkin yetkisi olmayan ve yalnızca “danışma” niteliği bulunan bir sisteme sahiptir. Kısaca Burdur Kent Konseyi; -Belediye Meclisinin yerine geçen (veya bunu iddia eden) bir “üst organ” değildir. -Diğer STK’ları temsil etmeyi hedefleyen bir başka STK veya Tüzel Kişilik değildir. Bu noktada Çanakkale Kent Konseyi’nden Saim Yavuz deneyimlerini aktarıyor ve diyor ki; Konsey toplantılarında yaşanılan ve başlarda görülen yaklaşım¬ların bazılarının temel özelliği “ön yargılar”la dolu olmasıydı. Bunlar; “kent konseyi falanca siyasi grubun elinde, onların adamları egemen” ya da “belediyenin adamları” şeklinde olduğu gibi “kent konseyinin kararlarını kimse kabul etmez” şeklindeki ön kabuller oluyordu ve siz ne söylerseniz söyleyin söyledikleriniz kabul görmüyordu. Genel olarak bütün örgütlü yapılarda kültürel kod halini almış olan bu yak¬laşımın ve tutumun sözcülüğünü de parti temsilcileri üstleniyordu. Bu hükmü veren partiler ve o siyasi görüşe yakın olan sendikalar ve meslek odaları ve dernekler, toplantılara giderek katılmaz oluyordu. Gönüllü katılımın esas alındığı Kent Konseyi’nde, önyargıla¬rımızla birlikte bir arada olarak değişimin ve taraflar arasında güven ortamının sağlanmasını ön hedef olarak belirledik. “Kent Konseyi herhangi bir siyasi, ekonomik çıkar örgütüne taraf değildir”, “herhangi bir kurumun yan kuruluşu değildir”, “organlarından başka kimseden emir almaz ve kentte bulunan hiçbir kurum ve kuruluşa emir vermez” anlayışını “Kent Konseyi’nin herkesin kendi bilgisi ve kendi aidiye¬tiyle; sıradan bir yurttaş, bir hemşeri olarak görüşlerini açıkça ifade edebileceği isterse çalışmalara katılabileceği, organlara aday olabile¬ceği bir yer” olduğunu etkinliklerimizde, Kent Konseyi organlarına seçilmiş görev yapanlar başta olmak üzere, Kent Konseyi’nin bütün temsilcileri ile kentlilere; ısrarla ve sıklıkla göstermeye ve anlatma¬ya çalıştık. Yani sürecimizin ilk üç yılının omurgasında “önyargıları değiştirmek” yer aldı Burada kısaca Kent Konseyi konulu önyargıların değişmesi için; bilgiye dayalı fikirlerin yeşermesiyle, pozitif enerjiyle, uzlaşma kültürünün erdemiyle Burdur vizyonunu yükseltme misyonunda herkesin, her kesimin katkısının elzem olduğu bir büyük ve geniş kapsamlı yapılanmadan söz etmek gerekiyor. Yapı yönetmeliğin 8. maddesinde ifade edilen temsilcileriyle Kent Konseyi Genel Kuruludur. Bir uzman görüşüne göre; Kent konseyi yürütme kurulu; genel kurulu temsil etmelidir. Bu açıdan kent hayatında etkin rol oynayan farklı kurumları (üniversite, belediye, kamu kurumları, akademik odalar, ticaret ve sanayi odaları, dernek ve vakıflar vb.) temsil eden, seçimle gelen, nitelikli, vizyonu geniş, kentin sorunlarına duyarlı, siyasi kimliğini kent konseyi çalışmalarına yansıtmayan kişilerden oluşmalıdır. Yürütme Kurulu üyeleri kent konseyinin amacına uygun çalışması için yönlendirmelerde bu-lunmalıdır. Bu amaçla çalışma grupları ve meclislerin oluşturulması, çalışmalarının yürütülmesi ve kent konseyi genel kurulunda alınan kararların ilgili karar alma mercilerine ulaştırılması ve izlenmesi sü¬recinde aktif rol almalıdır. Mekanizmanın organları ise (kadın meclisleri, gençlik meclisleri, çalışma gurupları vd.) oluşturulmuştur. Bu oluşturulan yapılar, kentin sorunlarının çözümünde tüm kesimlerin katılımına olanak sağ¬layan bir mekanizma olarak görülmektedir. Mevcut Kadın ve Gençlik Meclislerine, Çalışma Gruplarına bireysel ve kurumsal gönüllülerin başvuruları için 27.06.2014 günü saat 18.00’de Eski Belediye Binası balkonundan asılan 3X5 m ebadında bir afişle duyuru yapıldı. Keza Kent Konseyi genel kurulunda temsil edilen kurum ve kuruluşlara birer yazı gönderilerek gönüllü kişilerin katılımının sağlanması ayrıca talep edildi. Yrd. Doç. Dr. Şafak Kaypak’ın ifadesiyle, Kent Konseyi Halkın ih¬tiyaçlarını belirleyip, belediyecilik açısından çözümler bulabilmek, belediye olanaksızlıklarını halk katılımı ve yaratılacak kent imecesi ile aşabilmek; daha yaşanılır, çağdaş ve dayanışma içinde bir kent oluşturabilmektir. Gündem, katılımcılardan gelen öneriler doğrultu¬sunda oluşturulur. Görüşmeleri ve kararları daha sonraki çalışmalara ışık tutar ve halkın bilinçlenmesini sağlar. Çok aktörlülük kavramının kullanılışı esasında katılımcıların gerçek anlamda karar alma süreç¬lerine katılması ve eylemsel olarak da süreçlerde yer almasını ifade etmektedir. Kent Konseyi Kaynakları: 5393 Sayılı Belediye Yasası’na dayalı olarak çıkarılan 6 haziran 2009 tarihli yönetmeliğin 16/A-(1) Maddesinde; “Belediyeler Kent Konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve nakdi yardım yapar ve destek sağlar” şeklinde güçlü bir dayanak getirmektedir. Sadun Emrealp’in açıklamasına göre, Bununla birlikte, Belediyenin kendi organı niteliğinde olmayan Kent Konseyine doğrudan bütçe ayırabilmesi konusunda yasal bir darboğaz söz konusudur… Bu konuda geliştirilen bir çözüm olarak, Konseyin Belediye tarafından “uygun” görülen giderlerinin, başta sosyal-kültürel işlerden sorumlu birimler olmak üzere, Belediyenin ilgili birimlerince karşılanması yoluna gidilmektedir. Şu görüşte Emrealp’e aittir: “ Kent Konseyinin kuruluş amaçlarını ve işlevini kavramaktan uzak düşen, konseyi belediyenin “sırtında bir yük” veya belediyeye “bağlı” yeni bir organ olarak görme eğiliminde olan belediyelerin, bu sürece sahip çıkan örnek belediyeler ile aynı kararlılık ve “gönüllülük” içinde destek vermekten kaçındıkları da görülmüş, görülebilmektedir.” Buradaki temel soru; Kent Konseyleri sadece belediyelere değil, yerel yönetimlere “yük müdür”, “imkan mıdır” Eğer imkansa… Böylesi bir imkan kente neler kazandırır? Bu genel çerçevede Konseyin asıl gücünün kentteki paydaşları bir araya getirerek tüm kenti kucaklayan bir “ortak akıl” oluşturulmasını sağlamasından ve bu birlikteliğe dayalı bir “sinerji” yaratılmasından kaynaklandığı görüşü giderek ağırlık kazanacaktır. Siyasi yelpazenin her noktasında yer alan Burdurlu hemşerilerin bir “Burdur Sevdası” ortak paydasında buluşarak, “Burdur vizyonunu yükseltmek” hedefinde birleşerek, ürettikleri düşünce, plan, proje ile icracı kuruluşlara yeni imkanlar sunacaktır. Kent Konseyi’nin en önemli organları Meclisler ve Çalışma Gurupları olarak nitelendirilen mutfak kısmıdır. Buraya getirilen sorunlar, incelenip öncelik sırasına konarak çözümler üretilmesi çalışmasıdır. Buradaki çalışma, bir plan, proje düzeninde ele alınıp, gerekli teknik ve bilimsel desteklerden de yararlanarak ciddi çözüm önerileri ortaya çıkarmak temel amaçtır. Böylece hemşerilerimizi birinci derecede etkileyen sorunların gene kendi bulduğu çözümlerle sonuçlandırılması, haliyle olaya sahiplenmişlik duygusu da getirecektir. Halkın öncelikleriyle, seçilmişlerin tercihleri arasındaki kopukluk kendiliğinden ortadan kalkacağı için, örneğin büyük finansmanla yapılan yatırımların kısa sürede atıl duruma düşmemesi, sürdürülebilir olma niteliklerinin geniş açıdan tahlili gibi çalışmalar, kaynakların yerli yerine harcandığı duygusunu geniş halk kesimlerinde uyandıracağı düşünülebilir.