Burdur Kent Konseyi Başkanının Basına Verdiği İstifası Yazısı

Konsey Haber

    Evet, İstifa ettim. Ben gösteri adamı değilim, örgütsel bilgi ve birikimim başarılı olamadığım noktada istifayı, bir seçenek olarak; “yapacak bir şey kalmadığı anda” demokrasi bilincim gereği daha iyisine devretmek adına kullanırım. Bunu bir acizlik, zayıflık olarak görmem, koltuğa sıkı sıkıya yapışmam. Sık sık medyanın huzuruna çıkıp ipe sapa gelmez demeçler vermeyi ise hiç içime sindiremem.

    Evet, istifa ettim, İstifamı, 1 Temmuz 2015 Çarşamba günlü Kent Konseyi Yürütme Kurulu toplantısında yürütme kuruluna sundum. Bu gizli saklı bir şey değildi ve bir basın toplantısıyla bu durumumu bir gösteri şekline sokularak, spekülasyona meydan vermek kent konseyi gibi bir yapıya uygun düşmezdi. Elbette ki, Kent konseyini oluşturan tüm kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerine Yürütme Kurulu bir sonraki toplantısında sorun değerlendirilip, gerekli açıklamayı yapacaktı. Araya bayram girmiştir ve Yürütme kurulu toplantısının 24 Temmuz 2015 günü yapılacağı bilgisine sahibim.

    Evet, istifa ettim. İstifam sanki o kadar önemliymiş gibi, sanki ülkenin, yörenin en önemli gündemiymiş gibi bir yerel haber sitesinde “Kent Konseyi Başkanının istifa etmesi kamuoyundan neden gizlenir?” başlıklı yorum haberde yer almıştır. Orada “Kent Konseyi Başkanı Tahir Mahir Öztürk, Belediye Başkanı ve belediye Meclisi’nin kendilerini ve projelerini galeye almadığı, randevu vermediği, istedikleri yıllık 100 bin lira tahsisatın ve altlarına özel hizmet aracı tahsis etmediği gerekçeleriyle istifa ettiği ileri sürüldü” deniyor. Rahmetli Uğur Mumcu’nun bir sözü vardır; “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” Tam da buna uyuyor! Ve nezaket ölçülerini de aşan ve yanlış kullanılan kavramlarla; Belediye Başkanı ve Belediye Meclis’inin Kent Konseyini ve görüşlerini gale almadığını, birinci derecede muhatap; ben, Kent Konseyi başkanı sıfatını taşıdığım dönemlerde dahi söylemeye mezun değilim, Çünkü böyle bir kesin kanaat sahibi değilim. Nasıl böyle bir yorum yapılır anlaşılır gibi değil! Randevu vermediği ifadesi de gerçekle örtüşmüyor! 5393 sayılı kanunun 76. Maddesi ve yönetmeliğin MADDE 16/A – (Ek:RG-6/6/2009-27250)’e göre evet, 2015 bütçesinden 100 bin lira talebinde bulunduk ve bu paranın karşılığı olarak bir hizmet binası kiralamak ve hizmet aracı almak şeklindeydi, ayrıca çalışma gruplarının zorunlu harcamalarını karşılamak maksatlıydı. Ancak bu istifa gerekçesiymiş gibi gösterilse de, istifa nedeni bu değildir.

    Evet, istifa ettim. İstifa nedenim, istifamı bilenler tarafından bilinmektedir; Bilindiği gibi kent Konseyi meclis ve çalışma gruplarında bir rapor, bir plan, bir proje şeklinde oluşan görüşler, genel kurulda onaylandıktan; ortak akıl oluştuktan sonra ilgili kuruluşlara gönderilir ve gelen cevaplar kamuoyuyla paylaşılır. Belediyeye gönderilen görüşler gene yönetmeliğin Görüşlerin ilanı başlığı altında; MADDE 14 – (1)’de Kent konseyi genel kurulunca oluşturulan görüşler, belediye meclisinin ilk toplantısında değerlendirildikten sonra belediye tarafından kent konseyine bildirilir ve uygun araçlarla kamuoyuna duyurulur. Burada kritik olan “değerlendirme” kavramıdır. Belediye meclisi nasıl değerlendirecek? Belediye meclisi, kent Konseyi görüşlerini iki kez gündemine almıştır. Fakat oylama yapmamıştır. Değerlendirme, sadece gündeme almakla mı, yoksa oylamayla mı gerçekleştirilecektir? Temel sorun budur. Bu noktada Kent Konseyi yürütme kurulu ve belediye yönetimi bir ortak akıl oluşturamamıştır ve dolayısıyla ortak akıl oluşturulamamasında Kent Konseyi Başkanı sorumludur. Demek ki tezimizi tam anlatamadık. İşte istifamın asıl sebebi bu başarısızlıktır. Gale almamak ifadesi de basına yakışmayan bir kabalık taşıyor. Aynı kabalık değerinde şu ifade de göze batıyor; “CHP Merkez İlçe Başkanı Barış Ayten’in çok özel himmetleriyle, sırf Burdur Sivil Toplum Platformu Başkanı Kemal Arslan sendromu saikiyle seçtirilen…” Kent Konseyi bilinci taşımayan anlayışın bir önyargısıdır bu ifade: Çünkü, Yönetmeliğin “Kent konseyi üyeliği” başlığı altında MADDE 8 – (Başlığı ile değişik:RG-6/6/2009-27250), d) ’de “Beldede teşkilatını kurmuş olan siyasi partilerin temsilcileri” Kent Konseyi üyeleridir. Tıpkı diğer üyeler gibi aday göstermek, adayı desteklemek, Kent Konseyi üyeliğinin getirdiği bir hak ve hukuktur. Burada demokrasi diyerek antidemokratik bir baskı nasıl yapılabilir? Kaldı ki orada başka partilerin de desteklediği adaylar vardı, hatta söylendiğine göre partilerden destek talep edip de yüz bulamayan adaylar da… İşte tüm bunlar demokrasinin getirdikleridir ve içimize sindirip, kişisel hırs ve hezeyanlara kapılınmaması gereken hususlardandır. Kişisel açıdan ise “Sendrom”la ilgilenmiyorum. Ama merak etmeden de edemiyorum; adı var ama kendisini belli etmeyen, şu sivil toplum platformu hangi sivil kuruluşlardan mürekkep. Yorum haberde, “Burdur Sivil Toplum Platformu Başkanı Kemal Arslan, “bekleneni yapmış” dedi” bölümü var. Bu bölüme kaç sivil toplum kuruluşu ve hangileri katılıyor bilmek hakkım! Üstelik böyle bir beklentiye nereden varılmış?

    Yorumu şöyle: Aynı kaba ve çarpıtma ifadeler: “16.6.2014 Tarihinde yapılan genel kurul toplantısında CHP+MHP ittifak adayı olarak seçimlere sokulan ve toplantıda “Kent Konseyinin kent halkının hak ve hukukunu koruyan bir organ olmadığını, tavsiye niteliğinde kararlar alıp yöneticilere teklifte bulunan bir organ olduğunu” söyleyen Tahir Mahir Öztürk Kent Konseyi Başkanı seçilmişti. Bir yılı aşkın bir süre kayda değer bir çalışma sergilemediği gibi İstişare Kurulu adıyla bir kurul oluşturup başına da ilin Valisini görevlendirmeye kalkışmış, müdahalem ile Kent Konseyinin başına bir çuval geçirilmesi önlenmiş ama Tahir Mahir Öztürk Burdur’un 1 yılını kaybetmesine neden olmuş ve sonunda bekleneni yapıp Kent Konseyi başkanlığından istifa ettiğini açıkça söyleme nezaketini dahi göstermemiş, istifa ettiği bilgisi mahkemede verdiği ifadesiyle öğrenilebilmiştir. “Eylül 2015’de yapılacak genel kurulda, kent halkının hak ve hukukuna sahip çıkacak bir Kent Konseyi yaratmanın özlemi içinde halkımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.”

    Birincisi; CHP/MHP ittifakı meselesine yukarıda değindim: Siyasi partiler Kent Konseyi üyesidir ve katılımcı demokrasinin gereği her üye gibi seçmek seçilmek hakkına haizdir.               İkincisi; “Bir yılı aşkın bir süre kayda değer bir çalışma sergilemediği gibi” ifadesi de toptancı ve ucuz. Nelerin yapıldığını burada anlatmam imkansız: Burdur Kent Konseyi Wep sitemize girenler nelerin yapıldığımı görürler. Elbette buradaki başarı bana ait değil Burdur Kent Konseyine aittir.

    Üçüncüsü; Başkanlık seçimini kaybeden Aslan, hakkımda şunu ifade ediyor; “Kent Konseyinin kent halkının hak ve hukukunu koruyan bir organ olmadığını, tavsiye niteliğinde kararlar alıp yöneticilere teklifte bulunan bir organ olduğunu söyleyen…” Burada Kentin hak ve hukukunu savunmak görevi olan Kent Konseyinin görevinin yanlış algılanmamasına ve kent konseyinin istismarına meydan vermemek için bakın o konuşmamda ne demişim: Sayın delegeler Kent Konseyi bilindiği gibi merkezi yönetimden siyasi partilere, sivil toplum örgütlerinden yerel yönetimlere uzanan, halkımızın hemen hemen tümünü temsil eden bir delege yapısıyla en geniş platformdur. Ancak burada, “halkımızın hak ve çıkarlarının yönetenlere karşı korunduğu bir kent konseyinden” söz etmek kulağa hoş gelse de toptancı bir yaklaşım olur. Halkımız deyince üreteni, pazarlayanı, tüketeni, çalışanı, emeklisi ile ekonominin her alanında var olan insanlar anlaşılır. Yani Etin, sütün, ekmeğin, sebzenin fiyatının yükselmesini isteyen de halkımız, ucuzlamasını isteyen de tüketici halkımız. Kısacası buğdayı üreten, un haline getiren, undan ekmek yapan da halkımız, ekmeği alan berber, berberde tıraş olan dolmuş şoförü, dolmuşa binen 65 yaş emeklisi de halkımız. Burada yönetenlere karşı hak ve çıkar mücadelesi nasıl yapılacak? Kent konseyi nasıl bir tavır sergileyecek? Ayrıca tarafların yönetenlere karşı bu mücadeleyi verdikleri örgütlenmeleri zaten var. Sendikalar, odalar, dernekler var. Görevlerini yapıyorlar ya da yapmaları gerekir. Sayın delegeler şimdi kent konseyinin buradaki maksadı halkın hak ve çıkarlarını savunmak adına temsilcisi olduğunuz sivil toplum örgütlerinin aralarındaki hak ve çıkar çelişkisini delegelesi olduğunuz bu platformda çözmek mümkün mü? Yani Kent konseyinin görevi; sivil toplum örgütlerinin siz temsilcilerini bu platformlarda birbiriyle çatıştırmak mı olmalı? Yoksa bir Burdur sevdalısı olarak Burdur’un gelişmesi, huzuru, mutluluğu için yolda, belde, kahvede sohbet ederken ben belediye başkanı olsaydım şöyle yapardım muhabbetlerinin kent konseyi organlarında ete kemiğe bürünüp halkımızın tüm katmanlarının benimsediği bir uygulanabilir program, proje haline getirilerek vücut bulmasına katkı mı daha akılcı? Dolayısıyla, Kent Konseyinin kentin hak ve hukukuna sahip çıkmak görevi herhangi bir derneğin, sendikanın, odanın üstlendiği görevi devralmak olmadığı gibi üyesi bulunan tüm kurum ve kuruluşları da birbirine düşüremez. Kişisel hırs ve hezeyanlara Kentin hak ve hukuku teslim edemez.                 Dördüncüsü: Bir yılı aşkın bir süre kayda değer bir çalışma sergilemediği gibi İstişare Kurulu adıyla bir kurul oluşturup başına da ilin Valisini görevlendirmeye kalkışmış, müdahalem ile Kent Konseyinin başına bir çuval geçirilmesi önlenmiş Şunu samimiyetle söyleyebilirim ki; Ben başkanı olayım, olmayayım, Burdur Kent Konseyi, ortalama 20 günde bir yaptığı mevcut Yürütme Kurulu toplantılarıyla, Meclis ve Çalışma Gruplarıyla ve oluşum aşamasına getirdiği son derece iddialı “Tarım ve Hayvancılık Çalışma Grubuyla Türkiye’nin en iddialı Kent Konseyidir. Söz konusu çalışma grubunda Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı, Borsa Başkanı, Kooperatifler Birliği Başkanı, Yetiştiriciler Birliği Başkanı, İl Genel Meclisi üyelerinden bazıları, Üniversiteden Akademisyenler, Kurumlardan mühendis ve uzmanlar, muhtarlar… görev üstlenmişlerdir. Dördüncüsü; “İstişare Kurulu adıyla bir kurul oluşturup başına da ilin Valisini görevlendirmeye kalkışmış, müdahalem ile Kent Konseyinin başına bir çuval geçirilmesi önlenmiş…” Bu ifadeler de kaba, yakışıksız, önyargılı, demokrasi sakızı çiğneyerek demokrasiyi katletmek anlamı taşımaktadır: Bir kere ilin Valisi görevlendirmeye kalkmak ne demek? Terbiye sınırlarını zorlayan bir durum: Oysa istişare kurulu, genel kurulun onayına sunulduğu zaman, katılımcı demokrasinin gereği olarak ifade edilmişti: Çünkü ilin en büyük mülki amiri, Valilik makamı da Kent Konseyi üyesidir. Meclis ve çalışma grubunda ortaya çıkacak görüşlerin olabilirliğinin, yardım ve desteklerin karşılanabilir hale getirilmesinin, katılımcı demokrasinin gereği konular üzerinde ortak akıl oluşturabilmenin kolaylaşmasını sağlamak maksadıyla Makamın onayı da alınarak bir kurul oluşturulması yönergeye eklenerek genel kurulun huzuruna getirilmişti. Ancak antidemokratik olur gerekçesiyle çalışma grubu üyelerinden birinin, maddede geçen “üst kurul” ifadesine itiraz etmesi üzerine ilgili madde tümden reddedilmişti. Aynı ölçüde kaba bir ifade; “müdahalem ile Kent Konseyinin başına bir çuval geçirilmesi önlenmiş…” Burada kastedilen yönergede İstişare kurulu oluşturulmasıyla ilgili 18. Madde. İlgili kişinin başka konularda agresif çıkışları olmuş ama bu konuda müdahalesi olmamıştır. Ayrıca Kent Konseyinin başına çuval geçirmek: Burada çuval kim oluyor? İstişare kurulu olsaydı, kim bilir Burdur’da daha neler yapılabilirdi? Halkın içinden süzülen fikirler, teknik, akademik kisveye bürünerek, finansman imkanları elverişli hale getirilerek, siyasi destekler sağlanarak, toplumun benimsediği, sahiplendiği eserlere fırsat verilebilirdi. Oysa genel kurula önerilen işte tam buydu, ortak aklın son halkasından önceki halkaydı. Elbette İlin Valisinden, Belediye Başkanından, sokak arası çorbacısına kadar her kes bu kentin iyiliğini düşünüyor. Oysa her fikir sahibine değerlidir, ancak katılımcı demokrasinin gereği ortak akıl en değerlidir. Beşincisi: “Eylül 2015’de yapılacak genel kurulda, kent halkının hak ve hukukuna sahip çıkacak bir Kent Konseyi yaratmanın özlemi içinde halkımıza geçmiş olsun dileklerimiz iletiyorum.” Burada da, eylül ayında seçimli genel kurul varmış gibi bir anlam yüklemesi var: Yönetmeliğin” Kent konseyi başkanı” başlıklı MADDE 11/A – (Ek:RG-6/6/2009-27250)(1)’de “Kent konseyi başkanı genel kurul tarafından seçilir. Kent konseyi başkanının görev süresi, yürütme kurulunun görev süresiyle paralel olmak üzere ilk dönem için iki yıl, ikinci dönem için üç yıldır” der. (4)’de de “Kent konseyi başkanının izin, hastalık veya başka bir sebeple görevi başında bulunmadığı hallerde, bu süre içinde kendisine yürütme kurulunun en yaşlı üyesi vekalet eder” der. Şimdi eylülde seçimli genel kurul yapılacağı buradan nasıl çıkar? Eylülde seçim var, ya da başkan istifa ettiğinde seçim olur gibi bir madde yok. Sonuçta Kent halkının hak ve hukuku değil, Kentin hak ve hukukunun korunması arasındaki kahredici farkın örtülmek istenmesi ya aymazlığa ya da sekterizme dayalı çıkışlar, en azından kent halkını yanıltmaya dayanmaktadır. Kamuoyunun bilgisine saygılarımla sunarım. 23. 07. 2015 Mahir ÖZTÜRK Kent Konseyi Başkanının istifa etmesi kamuoyundan neden gizlenir? Kategori: Gündem Haber Tarihi: 23.07.2015 11:50:00, Perşembe Kent Konseyi Başkanı Tahir Mahir Öztürk, Belediye Başkanı ve belediye Meclisi’nin kendilerini ve projelerini galeye almadığı, randevu vermediği, istedikleri yıllık 100 bin lira tahsisatın ve altlarına özel hizmet aracı tahsis etmediği gerekçeleriyle istifa ettiği ileri sürüldü. Önceki dönemde Konseyin bir çalışanının Belediye Başkanlığı hakkında açtığı bir davada tanık olarak dinlenen Kent Konseyi Başkanı Öztürk’ün ifadesinde kendisinin istifa ettiğini belirtmesiyle tescillenen istifa durumu şimdiye kadar kamuoyundan niçin gizlendiği ve herhangi bir açıklamada bulunulmadığı merak konusu oldu. İSTİFASI MAHKEME KAYITLARIYLA TESCİLLENDİ Kent Konseyi gibi uzun zamandır Genel Kurulları çok çalkantılı, çok rekabetli ve şiddetli mücadelelere sahne olan, kent hayatında meşveret, danışma ve demokratik bir işlevi olacağı ileri sürülen bir örgütün başkanı şu veya bu nedenle istifa ediyor; kimsenin gıkı çıkmıyor; kamuoyundan gizleniyor. CHP Merkez İlçe Başkanı Barış Ayten’in çok özel himmetleriyle, sırf Burdur Sivil Toplum Platformu Başkanı Kemal Arslan sendromu saikiyle seçtirilen Kent Konseyi Başkanı Tahir Mahir Öztürk, Belediye Başkanı ve Belediye Meclisi’nin kendilerini ve projelerini galeye almadığı, randevu vermediği, istedikleri yıllık 100 bin lira tahsisatın ve altlarına özel hizmet aracı tahsis etmediği gerekçeleriyle istifa ettiği öğrenildi. Önceki dönemde Konseyin bir çalışanının Belediye Başkanlığı hakkında açtığı bir davada tanık olarak dinlenen Kent Konseyi Başkanı Öztürk’ün ifadesinde kendisinin istifa ettiğini belirtmesiyle tescillenen istifa durumunun, şimdiye kadar kamuoyundan niçin gizlendiği ve herhangi bir açıklamada bulunulmadığı merak konusu oldu. Araştırma gruplarının başkanlarının bile bilmediği, kendilerine sorulduğunda haberlerinin olmadığını söyledikleri bu ilginç gelişmeyi kamuoyu manidar buluyor. “BURDUR’UN NE EKSİĞİ VAR?” Araştırma gruplarından birinin başında bulunan BAYŞADER Başkanı Ahmet Ali Bilgen’e durum hakkındaki düşünceleri sorulduğunda, Burdur’dan çok daha küçük birçok ildeki kent konseylerinin yıllık tahsisatlarının kendilerininkinden onlarca daha yüksek olduğunu belirterek ve makam araçlarının oralarda bile bulunduğunu ileri sürerek Burdur Kent Konseyi’nin ne eksiğinin olduğu sorgulamasını yaptı. Genel Kurulda bütün hesaplar kendi üzerine kurulan ve kazanmaması için o dönem CHP İl Başkanı Süleyman Erman ve Merkez İlçe Başkanı tarafından özel mücadele yürütülen Kent Konseyinin başkanının istifası ve bu istifanın kamuoyundan gizlenmesi hakkındaki düşüncelerini sorduğumuz Burdur Sivil Toplum Platformu Başkanı Kemal Arslan, “bekleneni yapmış” dedi. “BEKLENENİ YAPMIŞ!” Arslan şunları söyledi: “Burdur Kent Konseyi Başkanı nihayet bekleneni yapmış, istifa etmiştir. “16.6.2014 Tarihinde yapılan genel kurul toplantısında CHP+MHP ittifak adayı olarak seçimlere sokulan ve toplantıda “Kent Konseyinin kent halkının hak ve hukukunu koruyan bir organ olmadığını, tavsiye niteliğinde kararlar alıp yöneticilere teklifte bulunan bir organ olduğunu” söyleyen Tahir Mahir Öztürk Kent Konseyi Başkanı seçilmişti. Bir yılı aşkın bir süre kayda değer bir çalışma sergilemediği gibi İstişare Kurulu adıyla bir kurul oluşturup başına da ilin Valisini görevlendirmeye kalkışmış, müdahalem ile Kent Konseyinin başına bir çuval geçirilmesi önlenmiş ama Tahir Mahir Öztürk Burdur’un 1 yılını kaybetmesine neden olmuş ve sonunda bekleneni yapıp Kent Konseyi başkanlığından istifa ettiğini açıkça söyleme nezaketini dahi göstermemiş, istifa ettiği bilgisi mahkemede verdiği ifadesiyle öğrenilebilmiştir. “Eylül 2015’de yapılacak genel kurulda, kent halkının hak ve hukukuna sahip çıkacak bir Kent Konseyi yaratmanın özlemi içinde halkımıza geçmiş olsun dileklerimiz iletiyorum.”